Adli Tıp Raporu Kesin Delil Olur mu? Çelişkili bilirkişi raporuna göre hüküm verilmez !

Hemen hemen bütün davalarda görürüz ki; adli tıp raporu, mahkemelerce hükme esas alınan önemli bir delildir. Hatta şöyle desek daha doğru olur. Sanık hakkında “şüpheden sanık yararlanır ilkesinin" uygulanması gereken bir çok davada, sırf dosyada müşteki hakkında düzenlenen adli tıp raporu bulunuyor diye sanığın cezalandırılması yoluna gidilmektedir. Sanığın fiiliyle netice arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı tam olarak araştırılmamaktadır.

Adli Tıp Raporu Kesin Delil Olur mu? Çelişkili bilirkişi raporuna göre hüküm verilmez !
29 Ağustos 2022 - 15:40

Aşağıdaki Yargıtay kararlarında, müşteki hakkında düzenlenen adli tıp raporuna itibar edilmediği anlaşılmaktadır.

Adli Rapor Kesin Delil Değildir

Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 17.12.2007 Tarih ve 12997/17088 sayılı kararında, “Sanıın beyanı ve kabule göre, sanığın koyunları gütmekte kullandığı değnek ile müştekiye vurduğu, müştekinin anlatımlarına göre ise de, sanığın olay sırasında yerden aldığı, ele geçirilemeyen ve üzerinde bilirkişi incelemesi yapılamayan tahta sopanın, 5237 sayılı TCK’nun 6/1-f maddesinin 4.bendine göre fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli olup olmadığı ve niteliği taraflardan sorulup tespit edilmeden, sırf müştekinin doktor raporundaki bulgulardan bahisle silah olduğu kabul edilerek sanık hakkında aynı kanunun 86/3 maddesinin uygulanması” kanuna aykırı bulunmuştur.

Adli Rapor Kesin Delil Değildir

Yargıtay 14. CD 31.05.2012 Tarih ve 2544/6218 sayılı ilamında da, “müştekinin muayenesi sonucu düzenlenen doktor raporunda belirtilen boyun ve her iki bacaktaki ekimozların mağdureye zor uygulandığının kesin delili sayılmayıp, rızaen sevişme veya başka nedene dayalı olarak meydana gelmesinin mümkün olabileceği, mağdurenin bu olay nedeniyle kollukta ifadesi alınırken, 2-3 ay öncesi gerçekleştiğini iddia ettiği olayla ilgili olarak da sanıkların zor kullandığı iddiasında bulunduğu, söz konusu olay hakkında, o güne kadar herhangi bir şikayetinin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında; sanıkların savunmalarının aksini gösterir, mağdurenin samimiyeti kuşkulu, tutarsız ve kendisini ailesinden korumaya yönelik olarak planladığı mizansen niteliğinde görülen anlatımları dışında sanıkların eylemlerinin zorla olduğuna dair, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilerek sanığın beraatine karar verilmesi gerekir” denilmektedir.

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/31197

K. 2011/12267

T. 9.6.2011 

• İMZAYA İTİRAZ ( Bonodaki Keşideci İmzasının Borçlunun Eli Ürünü Olup Olmadığına Dair Çelişkili Raporların Olduğu – Yeniden Uzman Bilirkişilerden Oluşacak Kuruldan Mütalaa Alınacağı )

• GRAFOLOG BİLİRKİŞİ ( İmzaya İtirazda Bonodaki Keşideci İmzasının Borçlunun Eli Ürünü Olup Olmadığı – İcra Mahkemesince Yaptırılan Bilirkişi İncelemesi ve Ceza Davası Sırasında Başka Bilirkişiden Alınan Raporların Çeliştiği )

• ADLİ TIP FİZİK İHTİSAS DAİRESİ ( Grafolog Bilirkişilerden Alınan Raporların İmzanın Borçlunun Eli Ürünü Olup Olmadığına Dair Alınan Raporların Çeliştiği/Adli Tıp Kurumu Grafoloji Bölümünün İmza İncelemesinde Son Mercii Olmadığı – Yeniden Uzman Bilirkişilerden Oluşacak Kuruldan Mütalaa Alınması Gerektiği )

• BORÇLUNUN ELİ ÜRÜNÜ ( İmzaya İtiraz Davası – Çelişkili Grafolog Bilirkişi Raporları Mevcut Olduğu ) 

2004/m.168/4 

ÖZET : Bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlanmış, icra mahkemesi nezdinde imzaya itiraz edilmiş, icra mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda grafolog bilirkişiden alınan raporda , bonodaki keşideci imzasının borçlunun eli ürünü olduğu bildirilmiştir. Hazırlık soruşması sırasında alınan başka bir grafolog bilirkişinin düzenlediği raporda ise bonodaki keşideci imzasının borçlunun eli ürünü olduğu bildirildiği halde, aynı bilirkişiden ceza davası sırasında alınan raporda borçlunun eli ürünü olmadığı rapor edilmiştir.

Asliye Ceza Mahkemesindeki yargılama sırasında Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan raporda ise, bonodaki keşideci imzasının muteriz borçlunun eli ürünü olmadığının açıklandığı görülmektedir. Adli Tıp Kurumunun Grafoloji bölümü imza incelemesinde son mercii olmadığından bu rapora itibar olunarak hüküm tesisi doğru değildir. Raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesini teminen yeniden, konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak bir kuruldan mütalaa alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: 

KARAR : Bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçluya 10 örnek ödeme emri tebliği üzerine İ.İ.K.nun 168/4. maddesinde öngörülen yasal 5 günlük sürede icra mahkemesi nezdinde imzaya itiraz edilmiş, icra mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda grafolog bilirkişi A.B.’den alınan 8.9.2008 tarihli raporda , bonodaki keşideci imzasının borçlunun eli ürünü olduğu bildirilmiştir. Hazırlık soruşması sırasında cumhuriyet savcılığınca alınan grafolog bilirkişi M.K.’nin düzenlediği 31.3.2008 tarihli raporda ise bonodaki keşideci imzasının borçlunun eli ürünü olduğu bildirildiği halde, aynı bilirkişiden ceza davası sırasında alınan 23.2.2009 tarihli bilirkişi raporunda, bonodaki keşideci imzasının borçlunun eli ürünü olmadığı rapor edilmiştir.

Raporlar arasındaki çelişki üzerine Asliye Ceza Mahkemesindeki yargılama sırasında Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan 30.4.2010 tarihli raporda ise, bonodaki keşideci imzasının muteriz borçlunun eli ürünü olmadığının açıklandığı görülmektedir.

Adli Tıp Kurumunun Grafoloji bölümü imza incelemesinde son mercii olmadığından bu rapora itibar olunarak hüküm tesisi doğru değildir.

Mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesini teminen yeniden, konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak bir kuruldan mütalaa alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Adli Tıp Kurumundan alınan rapora itibar edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir. 

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 9.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2016/1048

K. 2016/13844

T. 11.5.2016

* KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS TAKİPTE İMZAYA İTİRAZ (Raporun Adli Tıp Kurumundan Alınmış ve Heyetçe Düzenlenmiş Olmasının Ona Üstünlük Sağlamayacağı/Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin İmza İncelemesinde Son Merci Olarak Kabulü Hususunda Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığı - Alacaklı Tarafından Yeni Bir Bilirkişi İncelemesi Yapılması Talep Edildiğine Göre Mahkemece İspat Yükünün Alacaklıda Olduğu Kuralı Nazara Alınarak Yeniden Uzman Bilirkişilerden Oluşturulacak Kuruldan Yasal İlkelere Uygun Olarak Rapor Alınarak Sonuca Gidilmesi Gerektiği)

* ADLİ TIP KURUMU RAPORU (Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz - Raporun Adli Tıp Kurumundan Alınmış ve Heyetçe Düzenlenmiş Olmasının Ona Üstünlük Sağlamayacağı/Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin İmza İncelemesinde Son Merci Olarak Kabulü Hususunda Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığı)

* İMZA İNCELEMESİ (Adli Tıp Kurumundan Alınmış ve Heyetçe Düzenlenmiş Rapora Alacaklının Hüküm Kurmaya Elverişli Olmadığı ve Yeniden Bilirkişi Raporu Alınması Gerektiğini İleri Sürerek İtiraz Ettiği - Yeniden Uzman Bilirkişilerden Oluşturulacak Kuruldan Yasal İlkelere Uygun Olarak Rapor Alınması Gerektiği/Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz)

* BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ (Raporun Adli Tıp Kurumundan Alınmış ve Heyetçe Düzenlenmiş Olması Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına Göre Ona Üstünlük Sağlamayacağından Bu Rapora İtibar Edilerek Sonuca Gidilemeyeceği - Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz)

* İSPAT YÜKÜ (Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz - Alacaklı Tarafından Yeni Bir Bilirkişi İncelemesi Yapılması Talep Edildiği/Mahkemece İspat Yükünün Alacaklıda Olduğu Kuralı Nazara Alınarak Yeniden Uzman Bilirkişilerden Oluşturulacak Kuruldan Rapor Alınması Gerektiği)

* HÜKMÜN İÇERİĞİ (Gerekçeli Kararın Yazıldığı Tarihin Yer Alması Zorunlu Olup Kanunun Bu Emredici Hükmüne Aykırı Davranılmasının Doğru Bulunmadığı - Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz)

2004/m.68/a,170

6100/m.297/1,309,310,311,312

ÖZET : Dava, kambiyo senetlerine mahsus takibe itiraza ilişkindir. Mahkemece imza incelemesi konusunda dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği adı geçen kurum tarafından düzenlenen raporda, mukayese belgelerin çoğunun fotokopi olduğu ve keşideci açısından ilgi ve irtibatın tespit edilemediğinin bildirildiği, bu rapora alacaklının hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek itiraz ettiği görülmüştür. Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor hükme esas alınarak itirazın reddine karar verilmiş ise de, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından bu rapora itibar edilerek sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yasal ilkelere uygun olarak rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emirlerinin tebliği üzerine borçlunun yasal 5 günlük süreler içerisinde icra mahkemesine başvurarak imza itirazında bulunduğu, mahkemece, itirazın kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK'nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.

İİK'nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; "İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır" hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447/2. maddesinde yer alan "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" düzenlemesi sebebiyle uygulanması gereken aynı Kanunun 211. maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.

Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.4.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 6.2.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 K. sayılı kararı).

Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine dair borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine dair belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır.

Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.

Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu sebeple imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerekir.

Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.5.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 6.6.2001 tarih 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.

Mahkemece imza incelemesi konusunda dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği adı geçen kurum tarafından düzenlenen 19.10.2015 tarihli raporda, mukayese belgelerin çoğunun fotokopi olduğu ve keşideci ... açısından ilgi ve irtibatın tespit edilemediğinin bildirildiği, bu rapora alacaklının hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek itiraz ettiği görülmüştür.

Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor hükme esas alınarak itirazın reddine karar verilmiş ise de, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından bu rapora itibar edilerek sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 7.10.2009 tarih ve 2009/12-282 Sayılı kararı).

Bu durumda alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yukarda yapılan açıklamalara ve ilkelere uygun olarak rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 


YORUMLAR

  • 0 Yorum